The Istanbul Convention: for a better future for all
News
10 May 2021Statement on the occasion of the 10th anniversary of the Istanbul Convention by the Ankara embassies of Austria, Belgium, Canada, Czechia, Denmark, Finland, France, Germany, Greece, Ireland, Italy, Luxembourg, Netherlands, Norway, Spain, Sweden, United Kingdom, United States, New Zealand.
Turkey was the first country to ratify the Istanbul Convention on preventing and combating violence against women and domestic violence. Since then much progress has been made in terms of equal rights, women’s participation and leadership, and national legislation with regard to preventing and combating violence against women and domestic violence.
On 20 March 2021 the Turkish government announced its decision to withdraw from the Istanbul Convention. We are saddened by this decision. Turkey was one of the strongest supporters during the creation of this instrument in 2011. Turkey made substantive contributions that were highly recognized.
Therefore, on the occasion of the 10th Anniversary of the signing of the Istanbul Convention, we would like to express our sincere hope that the Turkish government would reconsider its withdrawal decision.
The Council of Europe Convention on preventing and combating violence against women and domestic violence, also known as the Istanbul Convention, was opened for signature on 11 May 2011 and entered into force on 1 August 2014. It is the most far-reaching instrument in Europe to set legally binding standards to prevent gender-based violence, protect victims of violence and punish perpetrators.
The Convention has been ratified by 34 member states. It offers the most comprehensive legal framework to prevent and combat violence against women. It calls for preventive actions to be taken, but also to support and protect women who have been exposed to violence or are at risk of such violence. It calls for action against the persisting problem of domestic violence, but also aims to protect women and girls from rape, sexual harassment, stalking, online violence and many other acts of violence against women. Violence against women and domestic violence is a sad reality in all of Europe, and in the rest of the world.
Unfortunately, in Turkey, like in many other countries, violence against women has increased during the Covid-19 pandemic. Reversing the decision to withdraw from the Istanbul Convention would help Turkey preserve a comprehensive framework to protect women.
What can be more negative for the cohesion in a country and solidarity amongst its people than domestic violence? How can we build a self-respecting society if emotional or physical traumas experienced at home remain silenced and stigmatized? How can we ensure a strong and prosperous future if part of the population is not able to fulfil its potential?
Gender equality aims to create equal opportunities for women and men. It allows for certain persistent stereotypes of women and men to be addressed and for all children to have equal opportunities. It is this diversity, these freedoms and rights of our democratic societies that we seek to defend and protect. Acknowledging the progress that Turkey has made, we call on the Turkish Government to look at the Convention as an international agreement that domestic violence and violence against women are not acceptable and cannot be considered as a private or a family matter. We need to acknowledge that gender-based violence is a serious human rights violation that needs to be addressed accordingly. National measures alone do not reach the same levels of protection as the Convention does. Multilateralism matters, as a principle and in reality for the safety of women and girls.
There is no hidden agenda here – as sometimes is claimed – related to gender identity and sexual orientation. The Convention does not require an adaptation of national legal systems in that respect. State Parties have sufficient leeway to implement the Istanbul Convention in accordance with their national decisions, which doesn’t take away the States’ obligations, under the European Convention on Human Rights, to protect the fundamental rights of all, including LGBTQI people.
The Istanbul Convention has already had a positive impact on women’s lives across Europe. Calling on governments to prevent violence against women, to protect and help victims and to punish perpetrators, in a comprehensive effort to end such violence, means restoring the dignity of women who have become victims of violence. The European Convention on Human Rights attaches paramount importance to this value. The Istanbul Convention plays an important role in making a change for women and girls. For a better future, for all.
Herkes için, daha iyi bir gelecek için İstanbul Sözleşmesi
11 Mayıs 2021
Avusturya, Belçika, Kanada, Çekya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, İspanya, İsveç, Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri ve Yeni Zelanda Ankara Büyükelçiliklerinin İstanbul Sözleşmesi’nin 10’uncu yıldönümü hakkındaki açıklaması.
Türkiye, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve mücadelesine ilişkin İstanbul Sözleşmesi'ni onaylayan ilk ülke oldu. O zamandan beri, kadına yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele konusunda eşit haklar, kadınların katılımı ve liderliği ve ulusal mevzuat açısından çok ilerleme kaydedildi.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, 20 Mart 2021'de İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını açıkladı. Bu karar bizi üzüyor. Türkiye, 2011 yılında ve bundan sonraki on yıl içinde bu sözleşmenin yaşama geçirilmesi esnasında en güçlü destekçilerden biri olmuş, sözleşmeye önemli ve takdire şayan katkılarda bulunmuştu.
Bu nedenle, İstanbul Sözleşmesi'nin imzalanmasının 10'uncu yıldönümü vesilesiyle, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin aldığı çekilme kararını iptal etmesi umudumuzu içtenlikle ifade etmek isteriz.
İstanbul Sözleşmesi olarak da bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Avrupa'da cinsiyete dayalı şiddeti önlemek, şiddet mağdurlarını korumak ve failleri cezalandırmak için yasal olarak bağlayıcı standartlar belirleyen ilk araçtır.
Kadına yönelik şiddeti önlemek ve mücadele etmek için en kapsamlı yasal çerçeveyi sunan sözleşme, 34 üye ülke tarafından onaylandı. Hem önleyici düzenlemeleri, hem de şiddete maruz kalan veya bu tür bir şiddet riski altında olan kadınların desteklenmesini ve korunmasını teşvik eder. Aile içi şiddet sorununa karşı harekete geçme çağrısı yapmakla kalmayan Sözleşme, kadınları ve kızları tecavüz, cinsel olmakla birlikte her türlü taciz, çevrimiçi şiddet ve diğer birçok kadına yönelik şiddet eylemlerinden korumayı amaçlıyor. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet tüm Avrupa'da ve dünyanın her yerinde üzücü bir gerçektir.
Ne yazık ki, diğer birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de Covid-19 salgını sırasında kadına yönelik şiddet arttı. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının iptal edilmesi, Türkiye'nin kadınların korunması için çizilmiş bu kapsamlı çerçeveyi muhafaza etmesi adına yararlı olacaktır.
Bir ülkedeki uyum ve halkı arasındaki dayanışma için aile içi şiddetten daha olumsuz ne olabilir? Evde yaşanan duygusal veya fiziksel travmalar susturulup damgalanmışsa, kendine saygılı bir toplumu nasıl inşa edebiliriz? Nüfusun bir kısmı potansiyelini yerine getiremezse, güçlü ve müreffeh bir geleceği nasıl sağlayabiliriz?
Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınlar ve erkekler için fırsat eşitliği yaratmayı amaçlar. Kadın ve erkekler hakkındaki bazı ısrarcı klişelerin ele alınmasına ve tüm çocukların eşit fırsatlara sahip olmasına izin verir. Savunup korumayı amaçladığımız, demokratik toplumlarımızın bu çeşitliliği, özgürlükleri ve haklarıdır. Türkiye'nin kaydettiği ilerlemeyi takdir ederek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini Sözleşme'ye aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddetin kabul edilemeyeceği, özel veya ailevi bir mesele olarak değerlendirilemeyeceği bir anlaşma olarak bakmaya çağırıyoruz. Cinsiyete dayalı şiddetin, mücadele etmemiz gereken ciddi bir insan hakları ihlali olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Ulusal önlemler tek başına Sözleşme’yle aynı koruma düzeyine ulaşmıyor. Çok taraflılık, bir ilke olarak ve gerçekte kadınların ve kızların güvenliği için önemlidir.
Burada cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ile ilgili gizli bir gündem yok - bazen iddia edildiği gibi. Sözleşme, ulusal hukuk sistemlerinin bu yönde uyarlamasını gerektirmez. Devletler, İstanbul Sözleşmesi'ni ulusal kararlarıyla eşgüdümlü biçimde uygulamak için yeterli yollara sahiptir, ve aynı zamanda bu husus, Devletlerin, bütün insanların, LGBTQI'lilerin de dahil olmak üzere, haklarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmıyor.
İstanbul Sözleşmesi, Avrupa genelinde kadınların yaşamları üzerinde halihazırda olumlu bir etkiye sahip. Hükümetleri kadına yönelik şiddeti önlemeye, mağdurları korumaya ve yardım etmeye ve failleri cezalandırmaya çağırmak, bu tür şiddete son vermek için kapsamlı bir çabayla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin çok önem verdiği bir değer olan şiddet mağduru kadınların saygınlığını geri kazanmak anlamına gelir. İstanbul Sözleşmesi, kadınlar ve kızlar için değişimde önemli bir rol oynayabilir. Herkes için, daha iyi bir gelecek için.
|